Continent méditerranéen

Chroniques méditerranéennes #2 Yalnız bir yürüyüşçünün rotaları, Rijeka’dan Sarandë’ye

Uzun süre Akdeniz’i hazır bir görüntüden temsil ettim. Bir Fransız veya Avrupalı için “doğal” gibi görünüyordu: Avrupa, kuzeyde yukarıda, diğer kıyı, Afrika ve Arap, güneyde aşağıda. Ancak bu temsil, çok yaygın ve baskın olan, başka bir şey değil, uzun süre tartışılmamış bir uygunluktur. Endülüslü coğrafyacı Al Idrissi, Sicilya’da Norman Kralı Roger II için çalışırken, Akdeniz’i tamamen farklı bir şekilde temsil ediyordu: Afrika yukarıda ve Avrupa aşağıda.

Al Idrissi’nin bu haritasını ilk kez gördüğümde ve bu başka bir kıyıyı keşfettiğimde, kaybolmuş gibi hissettim, bu karalar arasındaki deniz olan Akdeniz’de kendimi konumlandıracak hiçbir referansım kalmamıştı.

Artık bakış açımızı merkezden uzaklaştırmayı, “coğrafi” olduğu varsayılan perspektiflerimizi değiştirmeyi ve kafamızda yer etmiş zihinsel haritaları tanımayı öğrenmenin tam zamanı. Bunlar, dünyaya bakışımızı şekillendiriyor.

Böylece, 800 km uzunluğundaki bu deniz parmağı olan Adriyatik üzerinden başka bir Akdeniz deneyimlendiğinde, canlı bir hayret ortaya çıkıyor. Bu süreçte, Akdeniz dünyasına ait olan ama sadece ona ait olmayan başka bir perspektif şekilleniyor.